Hıristiyan emperyalizmi, dışımızdaki yani karşımızdaki düşman? Gizlisi yok, saklısı yok, çok açık.
Arap ve Fars taklitçiliği ise içimizdeki düşman... Bu yer yer bize benzediği için çok zaman göremiyoruz.
Bize benzemesi, Arap ve Fars kültüründen alınanlar inancımızmış gibi İslami gösterilerek Arap ve Fars emperyalizmini uyguluyorlar.
Bunlar tamamı İslam ile ilgisi olmayan hurafelerden oluşuyor. En acısı bir emperyalizmi bizim insanımızla uyguluyorlar.
Türk ve Müslümanım, Türkiye Cumhuriyeti benimdir diyenlerden bir kısmı, tarihi okumadığı, bir kısmı da satıldığı için, Arap-Fars taklitçiliğine, Arap emperyalizmine uşaklık ederek kendi devletine ve milletine, yüce dinimize ihanet ediyor.
Bu hurafeler öyle hale gelmiş ki yaşantımızı bile yönlendirmektedir.
Bundan kurtuluş var mı, var? Asıl olan Türk-İslam ruhuna dönmeliyiz. Bu ruhla cihan hakimiyetini kurmuştuk. Bu ruhu kaybedince cihan imparatorluğunu kaybettik.
İslam´dan Türk´ü, Türk´ten gerçek İslamiyet´i ayıramazsınız. Ayırır iseniz ikisine de yazık olur. İkisini de perişan edersiniz.
Bu inancın şahidi tarihtir. Tarihi okuyan her insan bu gerçeği güneş gibi görür.
Biz Araplardan ne istiyoruz diyen olabilir.
Biz bir şey istemiyoruz, kutsal emanetler Türklere geçtiği için onlar bunu unutmuyor, bizi affedemiyor.
Farslardan ne istiyoruz denilirse, biz yine bir şey istemiyoruz, onlar Şah İsmail davasını unutmuyor. Ayrıca şu an 35 milyon Türk´e esir muamelesi yapıyor. İran Devleti´nin üst kademe yönetimine gelmesini engelliyor. Türk asıllı iş adamlarının önünü kesiyor.
Dışımızdaki düşman ise malum Hristiyan alemidir. Bunun Yunan´ı, Alman´ı, Fransız´ı, İtalyan´ı, İngiliz´i, Amerikalısı yok, tamamen hepsidir.
Malum; Türk-İslam-Hristiyanlık davasının en büyük ve net tarihi 1071 Malazgirt´tir.
Bundan sonra başlayan sayısız Haçlı Seferleridir.
Roma İmparatorluğuna son verendir. Uzun yıllar bu sürüyü Ortadoğu´ya sokmadın, Balkanlardan, Afrika´dan sildin. Bunun bedeli olarak Türk-Cihan hakimiyetini kaybettin.
Hristiyan aleminin düşmanlığı bitti mi?
Cihan hakimiyetinin küllerinden Anadolu´da İstiklal Harbi´ni vererek, Türk Cumhuriyetini kurdun. Onlar sandı ki bunlar bir daha dirilemez.
Öyle mi oldu? Çılgın Türk her türlü yoklukla mücadele ederek ölmediğini, ölmeyeceğini Türk-İslam davasının bayrağı olduğunu göstermeye başladı.
İşte iç ve dış düşmanlar, inlerinden çıktılar, milletimize, ordumuza ve devletimize saldırıya geçtiler.
İçteki ve dıştaki düşmanlar her yeri bıraktı, Anadolu´muzu, milletimizi bölme planlarını uygulamaya geçtiler.
Hamdolsun ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 90 senede dostları sevindiren düşmanları çıldırtan birlik ve kalkınma sağladı. Müthiş güçlendi. İşte bu güç, yedi düveli harekete geçirdi.
Bunlarla mücadele etmek için en birinci vazifemiz, devlet ve ordumuzun gücünü arttırmanın TEK YOLU MİLLİ BİRLİĞİMİZDİR.
Birliğimizin yolu zor mu? Hayır zor değil, çok kolay. Sadece birbirimizi sevelim-sayalım. Fanatik partici, cemaatçi, tarikatçı olmayalım.
İktidarız diye övünmeyelim, olamadık diye üzülüp aşağılık duygusuna kapılmayalım.
Aramızca, ilimizde, ülkemizde; adalete, hakkaniyete dikkat edelim.
Peygamberimizin uyguladığı EHLİYET ve LİYAKATA önem verirsek, önümüzde kimse duramaz.
Kahraman ordumuzun Afrin, Münbiç, Fırat´ın Doğusu, Batısı her ne ise, bekamız için ne gerekiyorsa onu yapacağına inanıyoruz.
Malazgirt´te, Çanakkale´de, Sakarya´da, Dumlupınar´da devletimiz, milletimiz ne yapmak istediyse, ne ile savaşmışsa şu anda devletimiz ordumuz aynısını yapıyor.
Yapacağına inancımız, güvenimiz tamdır.
Yeter ki millet birliğimizi bozmayalım. İçimizdeki hain ve işbirlikçileri tanıyalım, onlara fırsat vermeyelim.
Allah, ordumuzun gücünü, kuvvetini arttırsın?


ALİ GENÇ
3.03.2018 01:18:42
Rasim ağabey burası yazdıklarını tartışacak yer değil yüz yüze gelirsek bu konudaki yanlışlarını teferruatlı olarak anlatırım. Fakat farslıların bize düşmanlığı konusu akıllara kazınmış ve bu nedenle gerçek sanılan bir şehir efsanesinden başka şey değildir. Çünkü Çaldıran savaşı daha önce bir sünni olan türk şah ismail ile sünniliği savunan Türk Yavuz sultan selim arasında geçmiştir yani Farslılarla Türkler arasında değil iki Türk hükümdar arasında geçmiştir. kutsal emanetleri ise biz Araplardan almadık bunları gayri müslim İngilizlerin eline geçmesi için Medine Mudafisi Fahrettin paşa tarafından İstanbul a nakledilmişlerdir. Peygamberimiz Araptır ve İslam onun döneminde en iyi şekilde yaşanmış,ardından 4 halife döneminde yine en iyi şekilde yaşatılmıştır. ondan sonra gelen müslümanlarda o yolları takip etmişlerdir. Osmanlıdaki yaşanan İslam Osman gazide nasıl ise Sultan Vahdettin dönemindede aynıydı. tek farklılık bir zamanlar farsça nın ilmi dile sahip olmasıdır. bunun dışında 4 sünni mezhebin iştihadını uygulayanlar Arap islamını değil İslamı yaşamaktadır. Selamlar

2.03.2018 14:06:34

Rasim Gül

Hıristiyan emperyalizmi ve Arap-Fars taklitçiliği belası

Hıristiyan emperyalizmi ve Arap-Fars taklitçiliği belası