HAKIKATTA KUVVET var. Lakin HAKİKATIN işe yaraması için KUVVETİ kullanacak AKLA ihtiyaç var. AKLIN´ da ne yazik ki düşmanları pek çok. Bu düşmanların en başında MENFAAT geliyor.

İnsan,  âleme sığmayan İHTİRASLARININ arkasında koşarak, başkalarının da ihtiyaçlarına yarayacak her şeyi kendi MENFAATINA çekmek hırsıyla, diğer insanlara zarar vererek PERİŞANLIKLARINA sebep oluyor.

Ülkelerde AKIL;  DEVLET aklı, HÜKUMET AKLI ve SİVİL AKIL diye üç kaynaktan geliyor. Bu üç kaynaktan gelen akıl, HAKİKATLAR´ da birleşerek; Ülke için çalışıyorsa harikalar yaratıyor, şayet çatışırsa,  MİLLETİ perişan ediyor.

Osmanlının, kuruluş ve yükseliş devirlerinde; yaklaşık 400 sene üç akıl birlikte çalışmış, yükselme devrini yaşamış. Dolaysıyla, CİHANA ADALET getirerek; CİHAN İMPARATORLUĞU olmuş.

 Üç aklın birlikte çalışması, zayıflamaya başlar başlamaz da 1700- 1750 yıllarından itibaren,  duraklama devrine girmiş.

 ÜÇ AKIL, Çatışmaya başlayınca da 1750 den sonra GERİLEME devri başlamış. Ne yazik ki 1920 yılında da son noktayı koyarak tarihe veda etmiş.

1923 Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda,  Devlet aklı, Hükumet aklı ve Sivil akıl, birlikte gece gündüz CANSİPERANE çalışarak TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ kurmuş. Bu çalışma yaklaşık on yıl sürmüş. İkinci hamle zorlayarak 1938 Atatürk´ün ölümüne kadar beş yıl devam etmiş.

1938 den itibaren, üç aklın birlikte aynı istikamette çalıştığı pek görülmüyor. Dolaysıyla farklı görüşler ortaya çıkmaya başlıyor. Başka ülkelerde farklı görüşlere ZENGİNLİK denilmiş.

 Bizim,  ülkemizde en hafif deyimle, muhalif,  bozguncu, daha ilerisine bile kolayca, gidilerek HAİNLİK denilmiş halen de devam ediliyor.

1938- 1950 İnönü devri ancak,  1939-1945 İkinci Dünya harbi,  dünyayı ateşe vermiş ve her şey altüst olmuş. Bu devirde de hakikat,  kuvvet ve akıl aynı hedefte buluşmuyor. 1950 İnönü devrinin bitişi ve çok partili devrin başlaması.

Çok partili devir, ÜÇ AKLI birleştirmeyi bir yana bırakarak, ayrıştırmaya ve hatta kavgalara götürmüş. Ülkede, DEVLET AKLI bir tarafta, HÜKUMET AKLI karşı tarafta, SİVİL AKIL ise arada kalmış faydadan ziyade ezilmemenin yollarını arar hale düşmüş.

Zamanımıza kadar, sayısız İHTİLALLER ve müdahaleler olmuş zavallı Ülkemiz Karadeniz gibi çalkalanıp durmuş. Hakkâktın ve adaletin gerçekleşmesi için kuvvet; birleşen üç aklın emrinde pek kullanılmamış halen de kullanılamıyor.

Bu gün süreç aşağı yukarı böyle, ta ki başkanlık sistemine kadar. ÜÇ AKIL birleşmeyince KUVVET ciddiyet ifade ediyor mu?  Ne yazik ki etmiyor. KUVVET olmayınca,  YÖNETİM GÜÇLÜ oluyor mu? Dolaysıyla ciddi başarısı da olmuyor.

 GELDİK BAŞKANLIK SİSTEMİ;

Ülkemizde; Devlet ve Hükumet aklını şu anda, Cumhurbaşkanı temsil ediyor. Meclisin aklını da dolaylı olarak, yine Cumhurbaşkanı, kontrol ediyor. Geriye,  AK partiyi, STK ları yönetenlerle, varsa entelektüeller kalıyor.

 AKSARAY´a geldiğimizde, DEVLET ve HÜKUMET aklını kim ve kimler temsil ediyorsa, bunlarla SİVİL AKLI temsil edenler birleşip, güçlü bir KUVVET meydana getirerek HİZMET üretiyorlar mı? Beklenen şekilde yok.

Beklenen hizmet yapılamıyorsa bunun sorumlusu kim oluyor? Evvela HALK olamaz çünkü oyunu verdi seçileceklerin tamamını, muhtarına kadar seçti.

Sorumlusu, Devleti, hükumeti yönetenlerle, halkı temsil eden STK lar ve ilin entelektüelleri oluyor. Yani DEVLET AKLI, HÜKUMET AKLI ve SİVİL AKIL aynı doğrularda birleşerek KUVVETİ kullanarak çalışmıyorlar.

Sırayla değerlendirirsek, iktidar partisini yönetenler, ne kadar kendi akıllarını kullanıyorlarsa, yönettikleri camiaya o kadar faydalı oluyorlar.

Bizce azda olsa yöneticiler, kendi akıllarını kesinlikle kullanmalıdırlar. Örnek verecek olursak, allameyi cihan da olsa Ankara dakiler, Bayram Tepesinin etrafında ve Ervahın üzerinde ki derelerde yaşayan insanlarımızın durumunu bilemezler. Dertleri varsa derman olamazlar.

AKSARAYDA kimler doğru söylüyor, kimler söylemiyor, kimler hak ve hakikat için çalışıyor, kimler kendi menfaati ve geleceği için çalışıyor,  Ankara daki yetkililer bunları bilemez.

Parti yöneticileri AKILLARINI,  geleceklerine ve menfaatlerine zarar gelir düşüncesiyle kullanmıyorlarsa, ihanet demeyelim ama gaflet ve dalalet için de oldukları kesindir.

Bizce, her zaman söyleyip yazdığımız, en büyük sorumluluk ve vebal STK lara düşüyor. İlimizin nüfusu yaklaşık 400 bindir. Hiçbir parti 400 bin insanımızın oyunu alarak onu temsil edemez, etse zaten DEMOKRASİ ortadan kalkar maazallah.

STK larımız, nüfusun tamamını 400 bin kişiyi temsil ediyor. Ancak bu temsil büyük oranda, lafta kalıyor, çünkü birliktelik zayıf. STK başkanları AKSARAY´a büyük bir MİRAS bırakalım diyorlarsa BİRLİK KURMALARI şarttır.  

Biz, yöneticilerin tamamını DİK DURMAYA ve AKILLARI birleştirerek, Aksaray´ a daha çok ve büyük hizmetler yapacak, ÇIĞIR açmalarını bekliyoruz. Kendileri gitse de açtıkları ÇIĞIR kalır.

İktidar vekilleri, ellerindeki kuvveti, hakikatler doğrultusunda akıllıca hizmete kullanırlarsa, bu hizmetle beraber tarih sayfalarında yer alırlar. Yoksa milletvekilleri sıralamasında ancak isimleri geçer. 

Bir insanın, herhangi bir ilde kaç dönem milletvekilliği yaptığı değil, kalıcı neler yaptığı önemlidir.

                                         AHİRİNİZ, AKIBETİNİZ HAYR OLSUN.

 


1.11.2018 12:09:11

Rasim Gül

Hakıkat, Kuvvet, Akıl

Hakıkat, Kuvvet, Akıl