Türkiye´nin gerçekten demokratikleşmesi isteniyorsa öncelikle bunun iktidar ve muhalefet ayırımı olmadan tüm siyasetçiler tarafından samimi olarak arzulanması gerekir.

   ?Kuru Kuruya Gadanı Alayım? babından Arzulamakta yetmez.

    Her kim bunu samimi şekilde istiyorsa veya gerçekleştirilmesi gerektiğini veya kendileri tarafından gerçekleştirileceğini söylüyorlarsa bunda gerçekten samimi olmalı.

   Bunun için ise her kademedeki adayların sandığa girmeden öncede Seçim Kurulu nezaretinde bir sandıktan çıkmalarını sağlayacak yasal düzenlemenin yapılması sağlanmalı.

   Parti genel merkezlerine aday belirleme konusundaki? Yok merkezi yoklamaymış, yok hiçbir geçerliliği olmayan temayül yoklamasıymış? gibi partilileri, partilerin delegelerini  dışlayan aday belirleme yöntemlerinin mutlaka tamamen ortadan kaldırılması.

    Yapılacak Anayasal veya yasal düzenlemeyle bu hiçte demokratik olmayan atama cı yöntem olan 12 Eylül 1980´den önceki aday belirlemenin de çok, çok gerisindeki uygulama  gibi ucubeyle Demokrasimiz üstünde oluşan leke yok edilmeli.

B. BAŞKANI´DA, MİLLETVEKİLİDE HEMŞERİLERİNİN VE SEÇMENİN DEĞİL! GENEL MERKEZİN ADAMI

  1980 öncesi tüm partilerin hangi makama olursa olsun getirmek istedikleri çağrısıyla ortaya çıkan  aday, adayları için sandık koyarlar ve burada kim çok oy aldıysa o kişi  girilecek seçimde aday  yapılırdı.

  Bunun engellenmesinin, yanı aday, adayı olarak sandığa girenlerden delegenin desteğini alarak çıkanın seçilmesine mani yasal bir yönü yoksa delegenin onayı geçerli sayılırdı, var ise ikinci en çok oy alan 1. sıraya gelirdi.

    Böyle bir şey söz konusu değil ise genel merkezler delegelerin iradeleriyle belirlediği listeye uyarak sandıktan çıkanı adayın ismini Yüksek Seçim Kuruluna gönderirlerdi.

  Aday olanda seçimi kazanabilmek için partisinin ilçe ve il teşkilatlarıyla omuz omuza çalışarak     Milletvekili veya Belediye başkanı olacak oyu seçmenden alması durumunda bu makamlara seçilirdi.

   Milletvekili veya Belediye Başkanı, hatta İl genel meclisi üyesi seçildikten sonrada hemşerileri ve seçmenlerinin yanında olurdu, onlarla  yasama  dönemi boyunca ilişkisini kesmez sürekli görüşür, dertleriyle hem hal olurlardı

    Memleketinin ve hemşerileriyle seçmenlerinin dilek ve isteklerini devamlı olarak dinler, gerçekleştirilmesi mümkün olanların mutlaka yerine getirilmesini sağlarlardı.

   12 Eylül den sonra maalesef sadece merhum Özal´ın yaptığı çalışmayla Milletvekili adaylarının sırasının belirlenmesinde delegeye gidilmese de 1991 Genel seçimlerindeki her partinin ilgili seçim bölgesinin iki misli aday göstermesi yönteminin kabul edilmesi.

   Bu adaylar arasında önce parti ardından ise seçmenin istediği adayı işaretleme yetkisi veren tercihli milletvekilliği yöntemiyle millet iradesinin sandığa en yüksek oranda girmesi sağlandı.

   Bu yöntemle o seçimlerde  İttifak kuran RP,MHP ve  Millet Partisi tarafından Aksaray 1. Sıra adaylığına  konan  aday yerine  en son sıradaki aday olan Veteriner  İsmet Gür seçmenin tercihiyle sandıktan 1. çıkarak  bu ittifakın Aksaray milletvekili olarak seçildi.

 Bu sistemin genel başkanların işine gelmemesi nedeniyle bir daha bunu deneyen olmadığı gibi Milletvekili veya Büyük Şehir, merkez ilçe ve İlçe ile Belde Belediye başkanları ile İl genel meclisi üyesi adayları, hatta Belediye Meclisi üyesi adaylarına bile neredeyse genel merkezler tarafından karar veriliyor.

    Böyle olunca da seçimi kazananlar seçmenin kendi şahsı yerine partisine, hatta liderine oy verdiği bilinciyle tekrar aday olabilmek için milletin adamı olmak yerine Genel merkezin adamı olmayı yeterli buluyorlar!!!

  Böyle olunca da Vekil ile başkanlar çokça halkın içinde olmadıklarından hem dert ve sıkıntılarını öğrenemiyorlar, hem de memleket meselelerini tam öğrenemediklerinden buna yeterli çözümü de üretemiyorlar.

   Bu anti demokratik uygulamanın 2019 Mahalli seçimleri ve ardından ise o yılın Kasım ayında yapılması planlanan genel seçimlerinde uygulanabilmesi için gereken yasal düzenlemelerinin zaman geçirilmeden yapılması dileğiyle.

   Rabbim Yar ve Yardımcımız olsun.