Ülkemizde ve İlimizde düşünenlerle utananlar mı önde gelerek prim yapıyor yoksa düşünmeyenlerle- utanmayanlar mı öne çıkarak prim yapıyor sorumuza değerli okuyucularımızla söyleşi yapabilsek acaba UTANANLARLA ?UTANMAYANLAR dan hangisi galip gelir dersiniz?

Çok üzgünüm ama bizce DÜŞÜNMEYENLERLE- UTANMAYANLAR galip gelir diyorum. Peki, özellikle Ülkeyi bir tarafa bırakalım, İNANÇLI-MUHAFAZAKÂR ?MİLLİYETÇİ İlimizde bu nasıl oluyor, oluyorsa bu vebal daha açığı suç kimin?

Gelin hep beraber şehrimize sahip çıkarak, her yetkili yetkisini hakkıyla yapsın diyelim.

Diyeceksiniz ki, kabahati veya suçu üstlenen olur mu? Bizde diyoruz ki sizler diliniz le ikrar etmeseniz bile, en gaddar kalp ve vicdan bile dile gelerek suçlunun inanın kendisi olduğunu söyler.

Aramızda boş laf edene, münafığa yer vermeyelim; bakın ne başarılar ortaya çıkacaktır.

Öyleyse durup dururken kendimize, kendimiz neden yalan söyleyebiliyoruz, neden kendimizi ve başkalarını kandırıyoruz veya aldatıyoruz?

Atalarımız boşuna dememiş, aldatan bir gün kesinlikle kendi de aldanır diye.

Kendini veya başkalarını kandıran bir anne ve babayı izleyen çocukları nasıl dürüst olacak? O çocuklara, DEVLET ve MİLLET nasıl emanet edilecek? Emanet edilen DEVLET ve Millet, BÜYÜK DEVLET ve MİLLET olur mu?

Kendimize saygı; istiyorsak önce seçilen ve atanana saygıyı öğrenip ve de göstermeliyiz.

Yazarımız diyor ki; bir şehrin VİÇDANI ve MERHAMETİ olur, bu VİÇDAN ve MERHAMET her an her yerde kendini gösterir. Siz şehrimizin vicdanını ve merhametini kaç defa gördünüz, dolayısıyla AKSARAYLI olmaktan gurur duyarak mutlu oldunuz? Böyle bir şehirde yaşamaktan Allaha şükrettiniz?

Haydi, hep beraber doğrunun yanında yanlışın karşısında olalım; gücümüzü ortaya koyalım.

Değerli okuyucular, özellikle AKASARAY da yaşayanlar, kendimize çeki düzen vererek birey olarak biraz sorumluluk alarak başkalarından beklemeyi ve başkalarını suçlamayı bırakarak AKSARAY´ ı daha güvenli daha huzurlu şehir yapamaz mıyız?

Konya ve Kayseri halkı Aksaraylıdan daha mı akıllı, daha mı becerikli asla ve asla değil.

Bizler sorunları uhulet ve suhuletle konuşarak halletmeyi deneyemez miyiz? Sohbet ve müzakereyi şu veya bu pencereden bakarak değil de olayın özünden bakarak yapamaz mıyız?

Yanı, taş oran gibi olmaktan kurtulup kendimiz olamaz mıyız? İstersek pekâlâ olabiliriz.

Birde, başkalarının sözcüsü, avukatı gibi değil de; kendimiz olarak yapamaz mıyız, böyle yaparsak daha tatlı daha kibar olmaz mıyız?  Elbette oluruz şehrimizin seviyesi de yükselir.

İşte bütün bunlar için; Fatih Tekin, Cüneyt Göktaş, Nurettin Yapılcan ve Hamit Özkök e iş düşüyor.

Biliyorsunuz; İTİBAR-ŞÖHRET ve HAYSİYET ?i ele aldığımızda ilk ikisini çevre verir ve de alır. Üçüncüyü ise kişinin kendine verdiği değerdir. KİMSE VEREMEZ VEDE ALAMAZ.

VİCTOR HUGO Doğruyu konuşmak için en az iki kişi gerekir, biri doğruyu söyleyen, biri doğruyu anlayan. Çünkü yalanları dinlemekte, yalan söylemenin bir çeşididir aslında.  CEMİL MERİÇ ? te: Her namuslu yazarın vicdan borcu, kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmaktır. Bir sözle lafı bağlayalım. Zirveye tırmanırken, yanından geçtiğin, insanların suratına iyi bak, dönüşte onlarla karşılaşacaksın.

Sizi çıkaran Mevla veya halk, çıkarttığı yerden indirmesini de bilir. Bu unutulmamalı deriz.

Ülküler bir yıldıza benzer, belki o yıldızı tutamazsın ama oraya doğru yürürsün. Bizde beraber, birlikte medeni olmak yani şehirli olmak için oraya doğru yürüyelim

                                   HAYIR OLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                              

 

 


14.05.2018 16:29:29

Rasim Gül

Düşünenlerle ? Utananlar İle Düşünmeyenlerle - Utanmayanlar

Düşünenlerle ? Utananlar İle Düşünmeyenlerle - Utanmayanlar