Bir şeyleri öğrenmek için emek ve zaman harcamayanlar, insanlığı, ahlakı ve adaleti umursamayanlar CEHALET içinde mutlu mesut yaşarken, insanlığı, ahlakı ve adaleti önemseyenler Ülkede ızdırap içinde yaşıyorlar. Arsızlara çatmamak için büyük zorluk çekiyorlar. Ezici çoğunluk adeta azınlığa düşmüş durumda.

Ülkede hakikata ulaşmak hemen hemen imkânsız hale geldi. Doğruyu söyleyen kim, eğriyi söyleyen kim, çalan kim, dürüst olan kim, dürüst kalmak için çabalayan kim iyice karıştı. Böyle bir ortamda dürüst ve namuslu kalmak ve adaletten yana olmak ne kadar mümkün olabilir ki?

 Ülkede, yalan söyleyene, yalan söylüyorsun demek zor ve tehlikeli. Hırsıza, hırsız deme suç çünkü ispat etmek gerekiyor. Yalan söyleyene, çalana ses çıkarmamak korkudan dolayı toplumda iyice benimsendi. Yahu bu insan toplum için bir asalak diyemiyorsun, çünkü bir bakıyorsun adam zengin olmuş veya güçlü bir koltuk kapmış sözü geçer olmuş, birçok insan etrafında pervane olduğu için adeta çekim merkezi oluyor.

Namuslu ve dürüst insanlar asla susmamalı, susturulmamalı, inançları, vicdanları, ahlak ve adalet anlayışları onları durdurmamalı. Gel görki evladü-iyal ve rızık meselesi söz konusu olunca akan sular duruyor insanlar susmak zorunda kalıyor. Bir zamanlar iktisadi hürriyet diye gürleyen gençlik, cezalandırılıp ezildiği için bugün kimse yok.

En mühimi insanlarda, bilme, hakkı- hakikati öğrenme arzusu kaybolmuş dolaysıyla sahte tarih, asılsız bilgi nefret ve aç gözlülüğü gizleyip, insanlığı gerçeklerden uzaklaştırdığı sürece, cehaletin ve geri kalmışlık daha artacak, akıl ve bilim kaybolmaya mahkûm olacaktır.

Şahsımız, ailemiz, ülkemiz için canı gönülden çabalamak nasıl olacak ve neye tekabül edecek? Haksızlık, adaletsizlik, yolsuzluk, hırsızlık, ayırımcılık karşısında kim ne yapabilecek? Susacak mı, isyan mı edecek? Can alıcı durum ve soru bu.

En önemli görev, yanlışlara katılıp katılmamadır. Yanlış ve adaletsiz hiçbir davranışa iştirak etmemedir. Ancak yanlış ve adaletsiz davranışları yalnız başımıza öğrenmek imkânsız bir şeydir. Doğrusunu bilmemize ne gücümüz ne de ömrümüz yeter.

Tek çıkar yol, toplumun tamamının güvendiği ve inandığı kişileri takip etmektir. Güvenirliliğin en önemli ölçülerinden biri günlük siyasete bulaşmayanlardır. Biliyorum güvenilir önderlik yapacak bilim adamlarımız elbette var. Ancak bunların her biri kendi köşelerinde bilimle ve eser üretmekle meşgul oldukları için toplumla diyalog kuramıyorlar.

Bizim bunları veya eserlerini bulmamız ve dinlememiz ve eserlerini okumamız gerekiyor. Örnek verecek olursak; Nurettin Topçu, Mehmet Emin Yurdakul, Mehmet Fuat Köprülü, Yahya Kemal Beyatlı, Reşat Nuri Güntekin, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Yusuf Akçora, İlhan Selçuk, Yaşat Kemal, Orhan Kemal, Atasoy Müftüoğlu, Mahmut Makal, Uğur Mumcu ve daha onlarca isim sayılabilir.

Gerçeklere yaslanmak, zahmetli ve tehlikelidir, duyguya ve hayale veya bir lidere, şeyhe yaslanmak kolay ve tehlikesizdir. Kuşatılmış, özgürlük ve cumhuriyetle mücadele eden bir Türkiye’de yaşıyoruz. Dolaysıyla Dünya’da umduğumuz söz hakkına sahip değiliz. 1980 İhtilali, Dünya’da söz sahibi olma idealinde olan gençliği ezip yok ettiğinden bu yana 45 yıldır gençlikte bu şuur bir daha gelişemedi.

İslami ve Türklük hayallerini, gerçekleştirmek bir yana yaklaşılamıyor. Her iki unsur da dejenere edilmek ve siyasete alet edilmek için işgal altındadır. İslam’ın, Türklüğün ve Cumhuriyetin rafine edilerek saflaştırılması lazım. Her üçününde günlük siyasete ve şahsi çıkarlara alet edilmekten kurtarılması lazım. Nesillere, rafine edilmiş İslam’ın, Türklüğün ve Cumhuriyetin anlatılması lazım. Bundan başka söylenen hiçbir sözün temeli olamaz.

Kabilecilik dönemine dönmüş İslamı ve Türklüğü bundan kurtarmak lazım. Sömürgeciler, İslamı ve Türklüğü sömürüyor. Ama acı olanı da Müslümanlar ve Türklerde sömürüyor. Dolaysıyla bindikleri dalı kestikleri için Türk ve İslam Alemi 200-250 yıldır bir türlü istikrara kavuşamıyor. Bir o yana bir bu yana gidip geldiği için DEVLET yapısı oturtulamadı. Türk ve İslam unsurunun tarifi bile açıklığa kavuşturulamadı.

Prof. Dr. Halil İnalcık’ın üniversite gençlerine ne dediğine bakalım: ‘’ Ben öğrencilerime hep şunu söyledim: Diğerleri hayal kurarken sen hazırlan. Diğerleri uyurken sen koş. Diğerleri ertelerken sen başla. Diğerleri pişman olurken sen ders al. Diğerleri vaz geçerken sen azmet. Farklılık yaratmanın temelinde bunlar vardır.’’ Diyor.

Uğur Mumcu ise, ‘’Türk ne demektir, Türk vatandaşı kimdir?’’ tarifini bakın nasıl yapıyor:

‘’Türk vatandaşı İsviçre Medeni Kanununa göre evlenen, İtalyan Ceza Yasasına göre cezalandırılan, Alman Ceza Mahkeme Usulü Yasasına göre yargılanan, Fransız İdare Hukukuna göre idare edilen ve İslam Hukukuna göre gömülen kişidir.’’ Miras paylaşma da birbirine girmemiş aile bırakmayan ne idüğü belirsiz, hukukun nereden ve ne maksatla alındığını da özellikle vurgulamak lazım.

   HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.

 


30.04.2024 08:35:00

Rasim Gül

DÜRÜST VE NAMUSLU KALMAK, ÇOK ZOR

DÜRÜST VE NAMUSLU KALMAK, ÇOK ZOR