İki gün önce yazdığım bir yazı dolayısı ile beni eleştirenlerin yanında, Belediye Başkanı Sayın Haluk Şahin Yazgıyı köprü yapımı nedeni ile eleştirenler oluyor. Bu insanları anlamakta güçlük çekiyorum. Dün ne yaptı, ne iş yapıyor, hani köprü ne oldu, bu adamdan da bir şey olmaz diyen aynı adam şimdi köprü yapımını eleştiriyor. Hemde yan tarafdan vurmaya çalışıyor. Efendim esnaf mağdur edilmemeliymiş. Ulan dangalak senin meselen ne esnaf ve nede bu şehre hizmet değil, Yazgı başaramasın hasetliği.

      Hadi yazgı başaramadı, Yazgı bu şehirde ömürlük değil ki, bugün var yarın yok. Ama bu şehrin geleceği ve istikbali çok önemli. Yok efendim kışın yapsaydı diyenlerde bana göre art niyetliler. Kışında yapsa senin işyeriyin önü kapanacak, yazın da yapsa  aynı.

       Gördükleri yerde nerede ise bizi taciz edenlere bakıyorum şimdi gurbetçi gelirmişde, esnafın hali ne olurmuşta deyip duruyor. Dört ayda adam ölmez, bu şehrin geleceği önemli. Bu şehirde oturan herkesin hizmet alması önemli.

      Kuzu kurt misali suyu bulandırmak için elinizden gelen münafıklığı bir bıraksanız. Şehir ve hizmetler üzerinden oynamayınız. Kafanızı örsede vursanız Yazgıyı hizmet konusunda boşa eleştirirsiniz. Hemde önünü kesmek düşüncesinde hayal kırıklığına uğrarsınız. Buna gücünüz yetmediği gibi, çalışmadı vurmasında kendiniz vurulursunuz. Ben konuya atıfta bulunmak için birkaç fıkra ile devam edelim.

   Nasrettin Hoca bir gün karısına :

   "Hatun" demiş, "Şu bizim komşu, çarıkçı, Mehmet ağanın adı neydi ?"

   "Kendin söyledin ya, efendi" demiş karısı, "Mehmet ağa."

   "Canım, dilim sürçtü işte... Ne iş yapar diyecektim." demiş Hoca.

   "A efendi" demiş karısı, "kendin çarıkçı demedin mi?"

   "Anlasana işte" demiş Hoca, "nerede oturuyor demek istedim."

   "Efendi, bugün sana ne oluyor?" demiş karısı "Komşu" dedin ya..."

Hoca birden sinirlenmiş.

   "Aman be karı... Seninle de bir türlü konuşulmaz ki! İşin gücün muhalefet"

    Kasabalılar, Nasreddin Hoca´ya Kadı´dan yakınmışlar : "Kadı efendi çok menfaatçi bir adam. Aynı suça bazen beraat, bazen de çok ağır ceza veriyor. Hak hukuk tanımıyor, nereden menfaati varsa o taraftan oluyor. Münafık bir adamdır. Bundan nasıl kurtuluruz" demişler.

     Hoca durumu mülki amirlere bildirmişse de, onları pek inandıramamış. "Nasıl ispat edersin"? demişler.

      Hoca´mız, Kadı efendinin tanımadığı bir müfettişin kendisine gönderilmesini ve beraberce Kadı´yı ziyaret etmelerinin yeterli olacağını mülki amire, (vali´ye) anlatmış. Kabul etmişler.

      Kararlaştırılan günde müfettiş bey kasabaya, Nasreddin Hoca´nın konuğu olarak gelmiş. Kimliğini gizli tutarak, kasaba eşrafından beş altı kişiyle beraber kadı efendiyi ziyarete gitmişler.

     Hoş beşten sonra, Hoca , Kadı efendiye :

     "Efendi" demiş. "Kırda sığırlar yayılırken bir alaca inek, sanırım sizinki- bizim ineği karnından boynuzlayıp öldürmüş. Buna ne gerekir ?" 

     Kadı "Bunda sahibinin ne kabahati var?" demiş Kadı, "hayvandan kan davası edilmez."

Hoca sözünü değiştirmiş:

     "Yok yok yanlış söyledim, bizim inek sizinkini öldürmüş !"

     Bunu duyan kadı efendi hızla yerinden kalkıp, raftaki Kanun kitabına uzanırken;

        "Haa mesele şimdi çatallaştı, bakalım kara kaplı kitap ne diyor?" demiş.

      Efendim kara kitabı şahsımıza göre çevirip bakmayalım, birazda gerçeklere bakalım.


7.06.2017 14:12:26

Erdogan Kaya

Dün bir türlüsün bugün bir türlü

Dün bir türlüsün bugün bir türlü