Ülkemizin yürürlükteki 1982 tarihli anayasasının 1. Maddesinde belirtildiği gibi ”Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.”(!)

    Anayasanın nitelikleri bölümündeki 2. Maddesinde ”Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik(!)ve sosyal bir hukuk(!) devletidir.”diyor.

       Anayasanın Din ve Vicdan Hürriyetini düzenleyen 24. Maddesinde ise” Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî âyin! ve törenler serbesttir.!!!

Kimse, ibadete, dinî âyin! ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz;!!! dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.!!!

Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.

Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.

      Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz” deniyor.

      Anayasanın temel hak ve hürriyetlerin niteliği bu hak ve hürriyetlerin sınırlanabilmesiyle ilgili  maddeleri ise ”MADDE 12. – Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.

     MADDE 13. – (Değişik: 3.10.2001-4709/2 md.) Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir.

      Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik(!) Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”diyor.

   ANAYASANIN BAĞLAYICILIĞINA KİMSE KARŞI ÇIKAMAZ

       Anayasanın 11. Maddesi ise bu halen yürürlükte olan Anayasanın bağlayıcılığını yani yetki, mevkii ve makamı ne olursa olsun tüm fert, memur, atanmış ve seçilmişlerle yargı mensuplarının bu anayasanın emirlerine uymasının mecburiyetini ve Anayasanın onların üstündeki bağlayıcı amir hükmünü belirten maddesinde ise ”MADDE 11. – Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” Diyor.

TÜRKİYEDE JAKOBEN KAFAYLA KRALDAN’DAN ÇOK KRALCILIK YAPILARAK BİR ZAMANLARIN ARNAVUTLUK VE TUNUS’UNDAKİ GİBİ LAİKLİK DİN DÜŞMANLIĞI OLARAK UYGULANIYOR!!!

      Anayasa bunu diyor demesine de bu konuda Anayasanın inanç hürriyetini düzenleyen maddesinde hiçbir yasaklık bulunmadığı gibi aksine hiç kimsenin inancından ve inancının gereğini yapmasından dolayı kınanamayacağı belirtilmesine!!!,bu konuda yasaklayıcı hiçbir kanunda bulunmamasına rağmen Laikliğin evrensel manadaki uygulaması yerine tıpkı bir zamanların komünist Enver Hoca’nın Arnavutluğundaki ve bir zamanların Tunus’undaki anlayışla din karşıtlığı/din düşmanlığı olarak uygulanıyor/uygulanmak isteniyor.

      Bu çağ dışı mürtet uygulama ile reşit olmuş genç kızlarımız ve genç erkeklerimizin bilim yuvaları üniversitelerde 12 Eylül 2010 Anayasa referandumundan sonraki gelen genel serbestliğe rağmen halen bir çok örümcek kafalı, çağ dışı mürtet millet ve din düşmanları tarafından öğrencilerin saçına başına karışılıyor.

      YÖK’ün bu yasa dışı uygulamanın ortadan kaldırılması için yaptığı tüm siyasi partiler ile vatandaşların ezici çoğunluğunun da onayladığı Yani Milli Bir mutabakatın sağlandığı idari uygulama ise başta vatandaşın haklarını korumakla görevli olan kendilerini hukukçu diye adlandıran yüksek yargı mensupları tarafından engellenmeye çalışılması, inanç hürriyeti karşıtı verilen demeçlerle bu nesli tükenmek üzere olanlar insanlığa karşı savaşmaya devam ediyorlar.

    TÜRKİYENİN KURTULUŞ RUHU BAŞÖRTÜSÜDÜR !!!

     Başörtüsüyle birlikte insanlarımızın yüce dinimizin emri olan ibadetlerini yapmalarının ve dinimize uygun kıyafetleri giymelerinin Türkiye Cumhuriyetinin üstünde kurulduğu toprakların düşmandan geri alındığı Kurtuluş Savaşının ruhuna, Anayasamıza ve yasalarımıza aykırı olmamasının yanında Avrupa ve BM insan hakları sözleşmesine de aykırı yönü yok.

    Kurtuluş Savaşımızın ilk Kurşun’u olan meslektaşımız Hasan Tahsin in İzmir’de Yunan askerine sıktığı kurşun,Sütçü İmamın Maraş’ın Kurtuluşuna giden yolu açan kurşunu ve Küçük Kamilin Şehit olmasına sebep olarak Antep/Ayıntap in kurtuluşunun yolunu açan üç olayda Başörtüsüne uzanan elleri kırmak için yapılmadımı?

    İsteyen kızlarımızın başörtüsüyle eğitim almaları,isteyen gençlerimizin inançları gereği saçını,sakalını uzatarak eğitim almalarının Anayasamızın,taraf olduğumuz milletler arası antlaşmaların ve Kurtuluş savaşımızın ruhunun neresine aykırıdır?

     Bunlar asla ve asla hiç birine aykırı olmadığı gibi aksine bu sözleşmelere uygun olan kendi milletimizin inancıyla milletin ekmeğini yiyip suyunu içenlerin mücadele etmeye ise hizmetkârın efendisi sahibi olan milletin inanç- larına saygıdan başka asla ve asla başkaca hakları yoktur.

      Millete hizmet etmek için bu görevde bulunan hizmetkârlar bu karşı mücadeleye ayıracakları enerjilerini bunun yerine arkasına saklandıkları kendilerine maske yaptıkları Atatürk’ün hayali olan Muasır milletlerde uygulanan tüm evrensel insan hak ve hürriyetleriyle birlikte inanç hürriyet ininde bu kurallar çerçevesinde bu muasır milletlerin seviyesini çıkartılması için çaba sarf etmeliler.

    Bu çabalarıyla ülkemizin Muasır milletlerdeki gibi ferdi merkeze alan ve ferdin hayat standardının olabildiğince yükseltilmesi çabaları içinde inancına,fikir hürriyetini de maksimum seviyeye çıkartılması sağlanmalı.

       Bununla devletin tüm kurumlarının ve silahlı silahsız tüm atanmışlarla seçilmişlerin fertlerin inancına,fikirlerine karşı olan değil,aksine inançlarına ve fikirlerine saygılı olan onların gelişmesine katkı sağlayan bir Cumhuriyet için yeni anayasamızı yazanlar kılı kırka yarmalı.

       Bu kılın kırka yarılmasıyla yeni anayasamızda bu vatanın sahibi olan, aynı zamanda tüm atanmış ve seçilmişlerin de sahibi ve veli nimeti olan milletimizin fertlerinin medeni muasır milletlerin fertlerinin sahip olduğu hak ve sorumluluklara kavuşmalarının sağlanması.

     Bununla tüm atanmış ve seçilmişlerin efendilerine nankörlük yapmalarının önüne en kalın çizgilerle, belirgin renklerle hatlar,duvarlar,hatta ve hatta çin Seddi gibi surlar çekilerek belirlenmesinin gerçekleştirilmesi için herkesin üstüne düşeni yapması dileğiyle.

      Cumanız Mübarek Olsun.

      Rabbim Yar ve Yardımcımız olsun.

 


3.11.2012 00:00:00

Ali Genç

Devletin Cumhur`unun İnancına Saygılı Olmasını Sağlayan Anayasa!

Devletin Cumhur?unun İnancına Saygılı Olmasını Sağlayan Anayasa!