Devlet, kimin diye sorulduğunda vatandaşımızın yüzde yüze yakını,  devlet bizim diyebiliyor. Bu cevap samimi ve dürüst değildir. Devlet bizim diyenler, devletin altını oymamalıdır. Devlet bizim diyenler çalarak, çırparak devletini satmamalıdır. Devletinin, varlığına ve dokunulmazlığına inanmalıdır.

 Hükumet kimindir diye sorulduğunda şimdilik, vatandaşımızın % 51 bizim ve % 49 bizim değildir diye cevaplayabilir. Bu iki cevapta yanlıştır. Çünkü seçim, yapıldıktan sonra kurulan her hükumet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına çalışacağı ve onu temsil edeceği için halkımızın yüzde yüzünün hükumetidir. Tabi olarak hükumetler, yönetirken hak ve hukuka uyuyorlarsa.

Tarihen sabit ki 150- 200 senedir, hükumetler seçimleri kazanmak mevcut yerini korumak için vatandaşı ikiye, üçe, dörde, beşe bölerek milli bütünlüğü zedelemektedirler. Bu bölücü tutumu daha evvel çeşitli tarihlerde olduğu gibi günümüzde de vatandaşımız sağduyusu ile önleyebilir. Umudumuz ve geleceğimiz halkımızın yanlışlara izin vermemesidir.

 Makam arabasında, Türk bayrağı taşıyan valilerimiz ve il belediye başkanlarımız, 81 ilde hiç ayırmadan halkın, hak ve hukukunu koruyorsa, o ülkede halkımızın yüzde yüzünün devlet bizim demesi doğru ve samimidir. Aksi halde söz doğru ama icraat doğru değildir. Ülkemizin idarecileri kesinlikle bu duygu ve inancı sağlamalıdır.

 Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Hükumetleri,  asla yüzdelere bölünemez. Hangi hükumet olursa olsun, milletin tamamının hükumetidir. Tersi laf, tehlikeli ve bölücülüktür.

Hiçbir kimse nasıl anne ve babasına küsemezse, devletine de küsemez, sırt dönemez; hükumete ise kızabilir bunuda seçim sandığına gittiğinde gösterir. Bize göre Osmanlının çok önem vermediği ve sonuçta pahalıya ödediği birçok nedenler içerisinde en önemlisi Türk Müslümanları ciddiye almamasıdır.

Gayri Müslimlerin ezici çoğunluğu, imparatorluk sınırları içerisinde, mutlu ve varlıklı yaşamakla beraber, Osmanlı devlet olgusunu benimsemediler ve günü geldiğinde kendi devletlerini kurdular. Türk olmayan Müslümanlar da aynı yolu seçti, gün geldi kendi bağımsızlıkları peşine düştüler. Bunlar devlet değil devletçikler kurdular hala da perişanlar, hür olamadılar ama Osmanlıya edeceklerini de ettiler.

Sonuçta Osmanlının dayandığı, cephelerde şehit ve gazi olan, hemde tahsilsiz ve fakir kalan Türk halkı kaldı. Osmanlının özellikle yurtta ve yurt dışında okuttuğu, yüksek görevlere getirdiği, kimselerde aralarındaki kavga ve menfaatten dolayı gaflete daldı. Gariban halkında Osmanlının yıkılmasını önlemeye aklı erdi ama gücü yetmedi.

Hülasa, devletimizi yöneten ve temsil edenler, devlet kurumlarının, vazgeçilemeyeceğine yürekten inanmalıdırlar. Halkımızın kültüründe ve genlerinde devlet mevhumu zaten mevcut.   Yöneticilerimiz halkın inancına saygılı olsun yeter. Halkımız, devletle hükumeti asla karıştırmıyor, hükumetler değişebilir, biri gider diğeri gelir, devlet giderse, gelmeyeceğini halk biliyor.

Türkiye’de ballandırarak güçleri ve becerileri anlatılan, Yahudi ve Ermeniler bağımsız ve bağlantısız yaşayacak devletlerini kuramadılar. İsrail’in arkasında Amerika, Ermenistan’ın arkasında Rusya olmasa inanın sözde devlet olan, İsrail ve Ermeniler ayakta bile duramazlar.

Mısır ise ciddi devlet geleneği olduğu halde, bir Rusya, bir Amerika’nın sömürgesi gibi olmaktan kurtulamıyor. Dünyanın en zengin ülkesi olan Sudi Arabistan ise dikine Amerika’nın sömürgesi durumundadır. Çünkü devleti ve devlet geleneğini ve kurumsallığını kavrayamamışlardır.

Sözün özü Türk devletini basit çıkarlara alet etmekten, yöneticiler ve özellikle siyasetçiler, şiddetle kaçınmalıdır ki Devletimiz çeşitli sıkıntılara düşmesin, beka sorununu da dile dolamak hiç hoş değil.

   Hayrola, muvaffak ola, muzaffer ola.

 


31.12.2019 10:43:00

Rasim Gül

Devlet ve Hükumet Kimin?