Geçtiğimiz günlerde bir yazı kaleme alarak ülkemizdeki din görevlilerinin sayısını yazarak ne kadar görevimizi yaptığımızı sorgulamıştım. Yine geçtiğimiz günlerde Tarım ve Orman Bakanlığında görevden alınan üst düzey yöneticilerimizin ekserisi İlahiyatçı yani din kültürü öğretmen ve imamlarmış. Nerede ise bu alay konusu oldu. Eğer bende dahil din görevlilerimiz gerçekten kendi işlerini yapsa ülkemizde maneviyatı yüksek gençlerin yetişmesi kaçınılmazdır. Ama maalesef din adamlarımızın ekserisi görevini yeterli yapmıyor.

Aynen Avukatlarımızda kendi görevlerinde genel olarak çoğunlukta haksızları savundukları için seçim döneminde partilerde aday adaylarına baktığımızda Avukat sayısı daha fazla. Onlarda bu işten kurtulalım diye herhalde vekil olmak istiyorlar.

Bende bu iki konu ile ilgili bir mizahi fıkra anlatacağım. Tabi konudan kim ne ders çıkarır bilmem.Yalnız Avukatların affına sığınacağım, sakın bana dava falan açmasınlar. Din görevlilerimiz de sakın bana beddua etmesinler. Bu mizahi fıkra her iki mesleği de ilgilendiriyor.

İki genç evleniyorlar, evliliklerini kalabalık bir toplulukla yapıyorlar. Herkes eğlenip oynuyor, yalnız iki gencin nikâhı eğlence sonuna bırakılıyor.

Evlenme memuru, “ ben düğün salonuna gelemem, siz evlendirme memurluğuna gelin” diyor. Gelinle damatta, “ sen işlemleri hazırla biz düğün sonu gelip imzaları atalım” diyorlar.

Düğün bitiminde gelinle damat kendilerine ait bir otoya binerek evlendirme memurluğuna giderken yolda kaza yapıyorlar. Her iki gençte ölüyor.

Her iki gencin ölüm nedeni ile muratlarına eremiyorlar. Bunun mükâfatı olarak ta cennetle müjdeleniyorlar.

Cennetin kapısından girip dolaşıyorlarmış. Görevli melekler kendilerini karşılıyorlar ve soruyorlar, “Ne bu güzel elbiselerle dolaşıyorsunuz” deyince.

Damat diyor ki, “ biz evleniyorduk, nikâh kıydırmaya giderken kaza geçirdik muradımıza eremedik. Bizim nikâhımızı kıyacak bir hoca bulsanız da muradımıza ersek” der.

Melekler de, “ burada birçok huriler var sen evlenmeyi merak etme” der.

Ama damat, “ ne olur biz önce evlenip muradımıza erelim. Ben huri falan istemem” der.

Melekler oradan ayrılır ve giderler. Bu gidişle tam altı ay gelmezler.

Damat birde bakar ki, altı aydır yolunu beklediği melekler yanlarında bir adamla geliyorlar. Damat sevinirken meleklerden birisi, “ bak sana hocayı bulduk nikâhını kıyalım” der.

Damat meleklere der ki; “ bir soru sorabilirmiyim, peki biz geçinemezde ayrılmak istersek, ben hurilerle, hanımda gılmanlarla evlenmek istediğinde boşanmak istesek nasıl olacak boşanabilecek miyiz” der.

Melekler der ki; “ be kardeşim altı aydır cenneti dolaşıyorum bir imamı zor buldum. Sana burada dava açmak için Avukatı nereden bulayım” der. Bir uyandım ki rüya görüyormuşum, nikâh kıyan hocada benmişim. Tabi affınıza sığınarak anlattım, sürçü lisan etmişsek af ola.

Bunca avukat içinde vekil sıralamasında bir Avukat çıkarsa bilin ki, hocaların bir adım önüne geçmişler demektir. Çünkü bu listeye girmek cennete girmek kadar zor.

Müsaade edin de bugünde sizleri güldüreyim. Avukatlar ile hocalarda beni bağışlasın. Tabi burada kendime de pay çıkarmadan edemedim. Ama gerçekten sorumluluğumuz büyük, sorumluluk almalıyız. Din görevlilerimizden sorumluluğunu yapanlar inşallah cennete girerler. Bizler içinde şefaatçi olurlar. beyler cennete gitmek çok, üstat Bediüzzaman "cennet ucuz değil, cehennem lüzumsuz değil" diyor.


9.09.2019 10:22:00

Erdogan Kaya

Cennete girmek çok zor