Hicretten 13 yıl evvel Mekke´de doğdu. Hicretin ikinci yılında Hazreti Ali ile evlendirildi. O zaman Hazreti Ali yirmi beş, Hazreti Fâtıma da on beş yaşına gelmiş idi. Rasulullah´ın ( aleyhisselâm ), soyu yalnız Hazreti Fâtıma´dan olan Hazreti Hasan ve Hüseyin´le devam etti.

Hazreti Meryem´den sonra, bütün kadınların en üstünüdür. Aklı, zekâsı, hüsnü cemâli (güzelliği) zühdü (dünyaya düşkün olmaması), takvâsı (haramlardan kaçınması) ve güzel ahlâkı ile bütün insanlara çok güzel bir örnektir.

Hazreti Fâtıma, Resûl-i ekreme ( aleyhisselâm ) Peygamberliği bildirildiği sene dünyayı teşrif etmişlerdir. En küçük kızları idi. 

Hazreti Fâtıma annesi vefat ettiği zaman 10 yaşlarında idi. Hazret-i Fatıma, Ehl-i beytin gözbebeğidir. Peygamber efendimiz aleyhisselâm buyurdu ki:
(Fatıma benden bir parçadır. Onu inciten beni incitmiş olur.)                          [Hâkim]

ONU RENCİDE ETMEK İSTEDİLER?

Nübüvvetin sekizinci yılı idi. Efendimiz, sırtını dayamış oturmakta idi. 
Arap kadınlarından süslü elbiseler giyinmiş bir kadın ve kız topluluğu yanlarına gelerek : 
? Ya Muhammed! Her ne kadar kabilelerimiz ayrı ise de aynı şehirde oturuyoruz, aynı yerdeyiz... Bugün bir toplantı tertip ettik... Arap kadın ve kızları bir araya gelecekler. Sizden ricamız, kızınız Fâtıma´ya müsaade ediniz de, toplantımızı şereflendirsin. Böylece kopmak üzere olan ülfet bağlarımız da yenilenmiş olur, dediler. 
Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz Arap kadınlarının bu isteklerini reddetmeyi uygun bulmadı : 
? Siz gidin, ben Fâtıma´yı gönderirim, buyurdu. 
Bir müddet sonra, Hazreti Fâtıma validemiz gelmişti. 
Hazreti Peygamberimiz : 
? Ya kızım Fâtıma! Cefa gördükçe vefalı davranmamız, yabancılık gördükçe aşinalık etmemiz, kötülük görünce iyilik etmemiz için bize emir vardır. Ey gözümün nuru! Arap kadınları tertipledikleri bir topluluğa şeref vermenizi benden istediler. Ben de onların isteklerini reddetmedim. Şimdi ahde vefayı yerine getirmek senin rızana kaldı. Ne dersin?? buyurunca, Ummül mü´minin Fâtımat´üz - Zehra (r.a.) 
? Ey sevgili babacığım, senin verdiğin sözün yerine getirilmesini, ben de isterim. Lâkin ben onların yanına hangi kıyafetle gideceğim. Şimdi oraya, Utbe´nin, Şeybe´nin, Ebu Leheb´in ve Ebu Cehil´in kızları da gelecek. Onlar rengârenk elbiselerle gelmişler, en yüksek yerlere oturmuşlardır. Ben böyle dört peşli elbise ile onların yanına varırsam, bana aşağılayıcı sözler söyleyeceklerdir, dedi. 
Hazreti Peygamberimizin gözleri yaşardı: 
? Ey kıymetli kızım, onların basiretleri kısadır. Sadece dış âlemi görürler, mânâ âlemini görmezler... Onların zahiri libasları varsa senin de mânevi ziynetlerin vardır, îlim ve takva libasımız olduğu müddetçe fuzuli libasa itibar nedir, buyurdular. 
Tam bu konuşma cereyan ederken, Cebrail aleyhisselâm nazil olup, şu hükmü tebliğ etti : 
? Ya Rasulallah!.. Fâtıma o topluluğa gidecek ve onun toplantıya iştiraki anında bazı gizli sırlar açığa çıkacaktır. Bunun üzerine Hazreti Peygamberimiz : 
? Ey iki gözümün nuru kızım!.. Şu anda Cebrail geldi, senin gitmekliğini bildirdi, buyurunca, Fâtımâ´t-üz Zehra validemiz: 
? Canım sana feda olsun ey Allah´ın Resulü, Ben sana muhalefet etmedim, oraya gitmeyeceğim de demedim... Ancak düşünüyorum ki, dünya ahiretin matem sarayıdır. Bu matem sarayında düğün ve derneklerde hazır bulunmak münasip düşmez demek istedim. Mademki ferman nazil olmuştur gideceğim, dedi ve örtüsünü başına alıp, o toplantıya gitmek üzere, evden ayrıldı. 
Bu arada, Arap kadınları, toplantı yerine erkenden gelmiş ve süslü, allı yeşilli elbiselerinden ne varsa giyinmişler, hazreti Fâtıma´nın, nasıl bir eski elbise ile toplantı yerine geleceğini konuşuyorlar ve: 
? Şimdi o bizim aramıza nasıl girecek... Çünkü mutlaka eski ve yamalı bir libas giymiş olacaktır. Mutlaka üzülecek, belki de bizim debdebeli halimizi görünce ağlayacaktır, diyerek birbirlerine takılırlardı.

 Bir de ne görsünler... Cenabı Allah, Fâtıma´ya öyle cariyeler, cennet elbiseleri ve öyle hizmetçiler göndermişti ki görenlerin hayran kalmaması imkânsızdı. Hazreti Fâtıma´nın mübarek başında öyle mücevherler, zarif vücuduna öyle güzellik veriyordu ki; sanki hazreti Fatıma, gökyüzündeki ay, onun yanındakiler ise birer yıldız gibi parlıyorlar, bu manzarayı görenlerin gözleri kamaşıyordu... Cariyelerin kimi eteğini tutmuş, kimi üzerinde bir şey dokunmasın diye önünü temizliyor, kimisi de önüne geçmiş, ışık saçıyordu. 
Bu hali gören Kureyş kadınları, hayrette kalmışlar: 
? Bu gelen kimin kızı!.. Hangi şahsın kızıdır, bu kız... Biz dünyada böyle güzellik ve böyle ihtişam görmedik, dediler ve en yüksek sedirleri hazreti Fâtıma´ya´ bırakıp buyur ettiler. 
Sonradan öğrendiler ki; O, Hazreti Muhammed´in, (s.a.v.) kızı Fâtıma´dır. İmana istidadı olanlar, yanına sokulup nasiplendi, nasibi olmayan muannitler ise, kin ve hasetlerinden orada durmayıp toplantı yerini terk edip gittiler. 
Hazreti Fâtıma validemiz, şöyle diyordu : 
? Ey Kureyş´ in sevgilileri!.. Bizim manevî gıdamız, tesbih ve tehlildir. Babamın getirdikleri, dünya ve ahiret saadetini sağlar... Eğer siz de bize yakın olmak isterseniz, kalbinizde iman ışığını yakın!.. Şehadet kelimesi getirip İslamiyet´i kabul edin!., buyurdu. Ve orada bulunan kadınların tamamı İslamiyet´i kabul edip, imana geldiler. Böylece de Hazreti Fâtıma´nın oraya gitmesindeki hikmet zuhur etmiş oldu.

ARŞU ALADA KIYINAN NİKÂH

Fâtıma-üz-Zehra´nın ( r.a ) küçük yaşta iken, annesi Hadice-tül-Kübra (r.a) vefat ettiği için, Resûlullah ( aleyhisselâm ) buluğ yaşına kadar yanından ayırmadı. Onu en iyi şekilde yetiştirip terbiye etti. Bir gün Hazreti Fâtıma bir hizmet için Resûl-i ekremin ( aleyhisselâm ) huzuruna girmişti. Resûlullah ın ( aleyhisselâm ) mübarek nazarları kerimelerine ilişti. Evlenme çağına eriştiğini müşahede ettiler. Nikâhları hicretin ikinci senesinde vaki oldu. Ümmü Seleme ve Selman (r.a)´dan rivayet olunmuştur ki: Hazreti Fâtıma buluğ çağına erdikte Kureyş´ten çok kimseler istedi. Resûl aleyhisselâm kimsenin sözüne iltifat etmeyip ?Onun işi, Hak Teâlâ´nın buyruğuna bağlıdır? buyurdu.

Bir gün Ebu Bekir, Ömer ve Sad İbni Muaz (r.a) mescitte oturup dediler ki: (Hazret-i Fatıma´yı, Hazreti Ali´den gayri herkes istediler. Kimseye iltifat olunmadı diyerek Ali efendimizle bu konuyu konuşmayı düşündüler ve evine gittiler. Mevzuyu ona açtılar.

Hazreti Ali (r.a) bunu işitince, mübarek gözleri yaşla doldu. ?Ya Eba Bekir ateşimi ziyade ettin. Lâkin elimin darlığı buna mânidir? dedi. Ebu Bekir (r.a) ?Böyle söyleme. Allahü Teâlâ ve Resulünün yanında dünya bir şey değildir. Buna fakirlik mâni olamaz. Var talep eyle? dedi. Ali (r.a) devesini çözdü, hanesine geldi. Hz. Ali mahcup vaziyette başını aşağı eğip oturdu. Resûlullah ( aleyhisselâm ) buyurdu ki:

?Ya Ali! Öyle zannederim ki bir muradın var. Lâkin söylemeğe hicap edersin. Hicap etme. Her ne dilersen söyle. Maksudun hâsıl olur? Hz. Ali (r.a) ?Ya Rasulallah! Anam ve babam sana feda olsun. Hazretine malumdur ki, babam Ebu Talip ve anam Fâtıma binti Esed beni senin hizmetine verip, sana teslim eyledi. Hazretinden gördüğüm ihsanı, babamdan ve anamdan görmedim. Benim hayatımın sermayesi sensin. Şimdi ricam odur ki, hiç bir munisim ve dert ortağım yoktur. Bir müddetten beri hatırımdadır ki, küstahlığa cüret edip, Fâtıma´yı (r.a) talep edeyim.?

Ümmü Seleme (r.a) der ki: ?Resûlullah buyurdu ki: ?Hiç evlenmeğe lâzım olan nesnen var mıdır??

Hz. Ali (r.a): ?Ya Rasulallah! Benim halimi senden gayri kimse bilmez. Bir kılıcım, bir de devem vardır. Gayri nesnem yoktur. Resûlullah ( aleyhisselâm ) buyurdu ki: ?Kılıcın gazâya lâzımdır. Deven bineğindir. Seninle cübbeye anlaşalım ve sana müjdeler olsun. Hak Teâlâ semâvâtta, senin ile Fâtıma arasında akdi nikâh etti. Senden önce melek gelip, bana bu hâli haber verdi.? Peygamberimizin mübarek kalplerine ?Eğer ?Fâtıma´nın annesi hayatta olsa idi, şimdi çeyizini hazırlamış idi. Derhal Cebrail aleyhisselâm gelerek Hak Teâlâ´nın: ?Habibime selâmımı söyle, hiç merak etmesin. Kerimesi Fâtıma´nın bütün ihtiyaçlarını, elbiselerini Cennetten temin edip, yakında mümin ve sadık bir kuluma vereceğim? buyurduğunu haber verdi. Resûlullah ( aleyhisselâm ) bu sözleri duyunca şükür secdesi etti. Cebrail aleyhisselâm elinde sinilerle gelerek ?Ya Rasulallah ( aleyhisselâm ) Hak Teâlâ sana selâm etti. ?Ben Habibimin kızı Fatıma´yı, Ali´ye verdim. Arş-ı Azamda nikâh ettim. Habibim de Ashabı arasında nikâh etsin. Sinilerin birinde, Cennet elbiseleri vardır. Fatıma´ya giydirsin. Diğer sinilerde, Cennet yemekleri vardır. Onlar ile de Ashabına ziyafet versin. ?buyurduğunu haber verdi.

Resûlullah ( aleyhisselâm ) bu müjdeyi işitince ashabı kiramın toplanmasını emir buyurdu. Cebrail aleyhisselâm´a:

?Kızım benim hatırımı kırmaz. Bu Cennet elbiselerini dünyada giymeğe değmez. Bunları tekrar Cennete geri götür.? buyurdu. Dört yüz akça mihr ile nikâh yapıldı. Müjdeciler, Hazret-i Fâtıma´ya (r.a) müjde götürdüler. Fâtıma-tüz-Zehrâ (r.a) razı olmadı. Hemen Cebrail aleyhisselâm geldi. ?Ya Rasulallah! Allahü Teâlâ buyuruyor ki, Fâtıma dört yüz akçeye razı olmuyorsa, dört bin akçe olsun.? Hazret-i Fâtıma bunu kabul etmedi. Yine razı olmadı. Cebrail aleyhisselâm tekrar geldi. ?Dört bin altın? emir olunduğunu haber verdi.

Fâtıma-tüz-Zehrâ (r.a) buna da razı olmadı. Cebrail aleyhisselâm bir daha nazil oldu. Ya Rasulallah! Hak Teâlâ bu sefer senin bizzat gidip Fâtıma´nın maksadının ne olduğunu öğrenmeni emir buyurdu.? dedi. Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ) temiz kerimesinin yanına vardı, maksadını sordu. Hazret-i Fâtıma ?Babacığım, kıyamet günü sen, müminlerin günahkârlarından ne kadar kimseye şefaat edersen, ben de onların hanımlarına şefaat etmek istiyorum. Muradım budur.? dedi. Resûl-i Ekrem ( aleyhisselâm ) kızının isteğini Cebrail aleyhisselâm´a söyledi. Cebrail aleyhisselâm Hak Teâlâ´nın huzuruna çıkıp geldi. Hak Teâlâ´nın, Hazreti Fâtıma´nın arzusunu kabul ettiğini, onun da hesap günü şefaat edeceğini bildirdiğini söyledi.

Nikâhtan sonra, Resûlullah ( aleyhisselâm ) beliğ bir hutbe okudu. Sonra Resûlullah ( aleyhisselâm ) odasına geldi Ali´ye (r.a) ?Şimdi var, cübbeni sat, parasını bana getir? buyurdu. Dediler ki, Hazreti Ali (r.a) o cübbeyi 480 dirheme sattı. Osman (r.a) cübbeyi aldı ve dedi ki, ?Ya Ali! Bu cübbe benim oldu mu?? Hazreti Ali ?Evet? dedi. Hazreti Osman, ?Bu cübbeye sen benden daha lâyıksın. Sana bunu hediye ettim. Lütfen kabul eyle? dedi. Hazreti Ali kabul edip, cübbeyi ve parasını alıp, Hazret-i Peygambere getirdi. Durumu anlattı. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) sevinip Hazreti Osman´a hayır dua eyledi. Paradan bir miktar alıp, Ebu Bekir´e verdi. ?Fâtıma´nın çeyizi için sarf edersin.? buyurdu. Selman ile Bilâl´i (r.a) beraber gönderdi ?Taşınacak şey olursa siz taşıyın? buyurdu.

Fâtıma (r.a)´ın velimesi tamam olup, Resûlullah ( aleyhisselâm ) bir eliyle Hz. Ali´yi ve bir eliyle Fâtıma´yı (r.a) alıp evlerine götürdü. Fâtıma´yı (r.a) bağrına bastı. Alnından öptü.

Hazret-i Ali´ye teslim etti ve ?Zevcen iyi zevcedir? buyurdu. Hazret-i Fâtıma´ya da ?Erin iyi erdir? dedi. Her ikisini Hak Teâlâ´ya ısmarladı. Sonra mübarek eliyle kapının iki kanadını tutup, bereket ile dua eyledi ve çıkıp gitti.

BİR DAHA YÜZÜ GÜLMEDİ?

Hazret-i Fâtıma, Resûlullah ( aleyhisselâm ) vefat ettikten sonra hiç gülmemiştir. Ayrılık ateşi ile daima yanmış ve Resûlullah ( aleyhisselâm ) efendimizin verdiği müjde zamanını bekler olmuştur. Gündüzleri oruç tutarak geceleri ibadetle geçirmiştir.

Vefat edeceğine yakın: ?Ölünce beni erkekler arasına perdesiz çıkaracaklarını düşünerek çok utanıyorum? buyurmuştu. O zaman kadınları tabuttan kefene sarılı olarak perdesiz çıkarmak âdet idi. Esma binti Ümeyr, ( r.a. ) buyuruyor ki: ?Habeşistan´da iken hurma dallarını çadır gibi ördüklerini görmüştüm? dedim. Hazreti Fâtıma ?Bunu yanımda yap da göreyim? dedi. Esma yaparak gösterdi, çok hoşuna gitti ve dua etti.

 Resûlullah ( aleyhisselâm ) vefat ettikten sonra güldüğü hiç görülmemişti. Öldükten sonra beni sen, yıka, Ali de bulunsun. Başka kimse içeri girmesin diye vasiyet etti. İşte bunun için Hazreti Ali cenazesine kimseyi çağırmadı. Bir habere göre, Hazreti Abbas (r.a. ) Ehl-i beytden birkaç kişi ile cenaze namazını kılıp, gece defin ettiler. Başka haberlere göre, ertesi gün Ebu Bekr-i Sıddık, Ömer Faruk ve birçok sahabe hasta ziyareti için, Hazreti Ali´nin evine geldiler. Anlayınca ?Bize niçin haber vermedin? Namazını kılardık. Hizmetini görürdük? diyerek üzüldüklerini bildirdiler. Hazreti Ali kendisini erkeklerin görmemesi için, gece defin olunmasını vasiyet ettiğini, vasiyeti yerine getirmek için böyle yapıldığını söyleyerek, özür diledi.

Hazreti Fâtıma, Resûlullah´ ın ( aleyhisselâm ) vefatından altı ay sonra, Ramazan-ı şerifin 3. Salı gecesi akşam ile yatsı arasında vefat etmiştir. Vefatında yirmi dört yaşında idi.

 

KAYNAKLAR

1) Sahîh-i Buhari Fedâil-i Ehl-i Beyt

2) Şevâhid-ün-Nübüvve cild-7, sh. 19

3) Hilyet-ül-evliyâ cild-2, sh. 39

4) Tabakât-ı İbni Sa´d cild-8, sh. 19


hamza usluer
27.03.2018 11:02:27
maaşaALLAH çok güzel ha gayret.

Tarih: 23.03.2018 23:59

Asude Usluer Uğurlu

Çehizi Cennetten Gelen Resul Kızı Fatıma Anamız

Çehizi Cennetten Gelen Resul Kızı Fatıma Anamız