Azınlıklar malum olduğu gibi tarihimizde ve milli kaderimizde birçok rol oynamışlardır. Türk Devletinin güçlü zamanlarında gayet edepli olan bir kısım azınlık ruhu taşıyanlar, devletin zayıf zamanlarında,  canavar kesilerek her konuda saldırıya geçip hainlik etmişlerdir.

 Türkiye´deki alevi vatandaşlarımızın tamamı, bu devletin asıl sahibi ve asıl unsur olduklarından, hiçbir kışkırtmaya alet olmamışlar, kendilerine yapılan bazı haksızlıklara katlanarak, devletlerine hep sadık kalmışlar ve Devletinin dimdik ayakta kalmasının temel taşı olmuşlardır.

Türkiye´deki Kürt vatandaşların devede kulak misali kendilerini azınlık görüp, azınlık haklarını isteme bahanesiyle bu günkü PKK´nın doğmasına sebep olmuşlardır. Kahir ekseriyat, kendini bu ülke ve devletin sahibi vede asıl unsur gördüğünden isyancı PKK ya değil bu devlete sahip çıkmışlardır.

 Türklüm diyenlere gelince bunların en az %80 nı türküm diyor, % 20 side bir diyor bir demiyor, yani kafası karışık.  Ancak bu % 80 senin kahir çoğunluğu,  bir Alpaslan, bir Osman Gazi, bir Orhan Gazi, bir Fatih, bir Yavuz, bir Kanuni yolunu bilmiyor. Çünkü asıl unsur olduğunun doğru dürüst farkında bile değil.

İslamcılık, hâkim milliyet Türkler olduğundan hoşnutsuzluğunu ve çekememesini belirtemeyen, dolaylı yoldan VURAN, azınlıkların İDEOLOOJİSİ olmuştur. Bunların maksadı İslam ülkeleri arasında birliği sağlamaktan ziyade, yaşadıkları ülkede, hâkim milliyetin, hâkimiyetini zayıflatmak ve hâkimiyetini yıkmaktır.

Osmanlı topraklarında yaşayan Müslim-gayrimüslim azınlıkların asla bitmeyen düşmanlığı ve yıkma çalışmaları aynen Türkiye Cumhuriyetinde de devam etmektedir. Tabi olarak bu yıkım harekâtına AB-ABD, Rusya ve çekememesinden dolayı İran da memnuniyetle katılmaktadır.

Bu İslamcı geçinenler, Demokrasiyi sevmezler, çağdaş gerçekleri kavrayabilmekten uzaktırlar. Milli değillerdir. Devlet ile hesaplaşmayı, devlet düşmanlığı olarak görürler. Türk kelimesini mümkün olduğu kadar kullanmaktan kaçınırlar.

Ülkenin gerçeklerini bilerek doğru okumaz, tarihi gerçekleri görmezden gelir zamanında tedbiri isteyerek almaz, dış güçler diyerek milleti kandırır. Bu davranışlar 15 Temmuz 2016 ve 11 Eylül 1980 yıllarında net olarak görülmüş ve yaşanmıştır.

 Türk tanınan ve Türkiye´de yaşayanlar bin kere, yüz bin kere Türk değilim dese,  defalarca takla atsa, Avrupası, Amerika´sı, Rusya´sı, Arabı ve Farsı onu yine Türk kabul eder ve dost olmaz düşman kabul eder bu böyle biline. Avrupalı Viyana kuşatmalarını asla unutmaz

Ne yazik ki idarecilerimiz çoğu zaman yapılan hainlikleri görememiş veya Çoğu zamanda koltuk ve maddi menfaatlarının ellerinden gitmesinden korkarak hainlere göz yumarak milletine ihanet etmişlerdir. Halen etmeye devam ediyorlar.

Azınlık ruhu taşıyanlar, gayri Türkler ve İslamcılık adı altında Milletimizin kafasını karıştırarak birçok saf ve temiz Müslümanı devleti aleyhinde kullanmayı başardığı için koskoca Osmanlı Cihan Devletine akıl almayacak zararlar vererek nihayet yerle bir olmasını sağlamışlardır.

Osmanlının adaleti sayesinde çok rahat yaşayan Balkan ve Ortadoğu halkları, Osmanlıya isyanla sözüm ona birçok devletçikler kurmuşlar, heyhat ne devletleri devlet olmuş nede halklarının yüz yıldan beri yüzü gülmüştür. Her iki bölge halkları onun bunun sömürgesi olarak yaşamaktadırlar.

Türkiye´de faaliyet gösteren, dernek, vakıf, cemaat, tarikat, adı ne olursa olsun dini veya milli vazife yapmak yahut ticari amaçla kurulan her türlü kuruluşun Devletin ve Milletin BEKASINA zarar verecek en ufak dahi olsa her türlü davranıştan kaçınmaları şarttır. Aksi halde bir gün kendi başları yanar. Alınan tedbirlerle artık fareler batırmak için gemiyi delemeyecekler.

İmparatorluk kalıntısında kurulan genç Türkiye Cumhuriyetine de katlanamamışlar 96 senedir aynı yıkıcı faaliyetlerine devam etmişlerdir. Ne zaman ki Devletimiz bunları keşfederek yakalamışsa, teşhis edilenleri ele verip ortadan kaybolmuşlar, bukalemun gibi başka kılık, kıyafet şeklinde yine yıkıcı çalışmalarına devam etmişlerdir.

Devleti olmayan topluluklar, önce millet olma vasfını koruyamayarak darmadağınık hale gelmişler, sonrada tarih sahnesinden silinmişlerdir. Ne zenginlikleri, ne inançları tarih sahnesinden silinmelerine engel olamamıştır.

Bu gün özellikle Türkiye´de çok ama çok fazla abartılan, Yahudiler çok ciddi ekonomik, siyasi ve ilmi güce sahip olmalarına rağmen ayakta durabilecek devletlerini kuramamışlardır. Güçlü sanılan Yahudi devleti olan İsrail başta ABD, Avrupa´nın bütün devletleri bu yetmiyormuş gibi Rusya´da dâhil olmak üzere hepsi İsrail´in arkasında durmasına rağmen bir devlet olamamıştır.

Diyoruz ki, İslam adına, demokrasi adına, cemaat adına, tarikat adına, özelliklede siyasi parti adına veya herhangi bir dernek veya kuruluş adına TÜRK DEVLETİNE zerrei miktar kim bilerek, bilmeyerek, direk ve dolaylı zarar veriyor ve vermeye çalışıyorsa derdest gereği yapılmalı,  bütün mal varlığı elinden alınmalıdır.

Devleti ve onun varlığını korumakla görevli olanlar, yedi sülaleden incelenmeli sağlam çıkmıyorsa derhal Devleti koruma ve kollama görevi ellerinden alınmalıdır. Bütün yazanlar, çizenler, çığıranlar, Büyük Türk Devletinin çıvışı, vidası ile oynayan, özellikle bürokratik gücünü kullanarak, Devletimiz aleyhine nefes alanlar bilmeli ki bu davranışları asla yanlarına kalmaz gün gelir hesap sorulur.

                Hayrola, muvaffak ola, muzaffer ola.

 

 

 

 

 

 

 

 

 


21.03.2019 11:16:08

Rasim Gül

Azınlık İdeolojisi ve Bölücülük

Azınlık İdeolojisi ve Bölücülük