Sultan Abdülaziz’in,  zehirlenmesiyle net bir şekilde iktidar kavgaları ve hain suçlamaları, tarihimize girdi ne yazik ki günümüze kadar hiç ara vermeden vede soluklanmadan devam etti bu gidişle sonunun geleceği de görünmüyor. 

Yaklaşık 1850 yılından, 2019 yılına kadar geçen yaklaşık 170 sene gibi uzun bir zaman diliminde, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyetini idare edenler idareyi ellerinden kaçırmamak için küçük istisnalar hariç karşılarında olanları suçlamayı ve onları HAİN ilan etmeyi siyaset sanmışlardır.

Muhalefette bulunanlarda hiç geri kalmadan iktidarda olanların devleti ve milleti kötü yöneterek ve hatta başka ülkelerle iş birliği yaparak ihanet ettiklerini ileri sürerek dolaysıyla iktidarı HAİN ilan etmekten geri kalmamıştır.

Gruplar hainliği, karşılarında kimler varsa hain ilan etmeyi particilik ve siyaset olarak sunmayı başarmışlardır. İktidar olanlar muhalefeti, muhalefet olanlar da iktidarı devlet, vatan, bayrak ve din düşmanı  ilan edegelmişlerdir.

Dile kolay 170 seneden beri milli birliği, milletin bütünlüğünü, devletin bölünmezliğini zedelemeye, aşındırmaya ellerinden geldiği kadar gayret sarf etmişlerdir. Ne yazik ki halkımızın da büyük kesimini bu hadsiz ve mesnetsiz HAİN söylemlerine inandırmışlardır. 

Sağ kesim Nazım Hikmet’i uzun süre hain olarak anlattı, solu suçladı, o yetmedi Aziz Nesin’i ilave etti, o da yetmedi, hızını alamadı neredeyse Nazım’ın N sini, Aziz’in A sını kullananları da ilave etmeyi becerdi. Şu an şükür sesler haylı kesildi.

Sol kesime gelince, Necip Fazıl Kısakürek’i diline doladı, arkasına Abdülhamid’i ilave ederek yoluna devam etti, Necip ve Hamid diyenlere yapmadığı hakaretler kalmadı. Halen de devam ediyor.

Bu milleti ve devleti yönetenler, yönetme iddiasında olanlar, Abdülhamid’i, Gök Sultan veya Kızıl Sultan şeklinde siyah veya beyaz kadar farklı değerlendirerek insanları bölmeyi ve fanatikleştirmeyi bir tarafa bırakarak, bu zatın değerlendirilmesini tarihçilere bıraksalar da hin fabrikasını kapatsalar olamaz mı?

Celal Bayar’la- İsmet İnönü’yü, Alpaslan Türkeş’le- Bülent Ecevit’i yine Süleyman Demirel’le- Bülent Ecevit’i kullanarak siyası çıkar elde etmeyi bıraksalar da şöyle veya böyle, az veya çok bu millete hizmet etmiş insanlar mezarlarında rahat etseler, millette kamplara bölünerek HAİN yaftasından kurtulsa olmaz mı?

Daha dün, Celal Bayar’ın ve İsmet İnönü’nün Doğru Yol partisiyle Cumhuriyet Halk Partisi, Türkeş’in partisi MHP ile Ecevit’in partisi ittifak yapıp ülkeyi idare etmediler mi? Bu gün Erdoğan’ın partisiyle, Bahçeli’nin partisi beraber çalışmıyorlar mı?

Yarın, Cumhuriyet Halk Partisi ile Ak parti koalisyon yaparak veya milli hükumet kurarak beraber bu millete hizmet edemezler mi? 

HAİN ve HAİNLİK ciddi ve ağır mana ifade eden bir kelime, belge ve adalet üzerine, milli duygularla karar verebilecek mahkeme kararları olmadan hiç kimsenin ağzına almasa olmaz mi? Hatta devlet ve millet yönetiminde bulunan veya talip olanların bu kelimeyi asla kullanmamaları gerekmez mi?

Şu an ülkemizin, yürekten gelen siyasi aktörlüğün dışında, oy avcılığı yapmaya tenezzül etmeden, bütün liderlerin, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanıp, bölünmemiş halk ve tek devlet olma durumumuzun bütün dünyaya ilan edilmesi gerekmez mi?

İşte devlet ve millet vede birlik budur dense olmaz mı?

Başta Erdoğan’a olmak üzere bütün liderler bilsinler ki siz birlik olmaya yönelmezseniz, devlet ve millet birliği bilincinde olan bu halk sizleri asla affetmez vede siz ne yaparsanız yapın birliğini bozdurmaz.
                                                                                                Hayrola, muvaffak ola, muzaffer ola. 


12.10.2019 08:31:00

Rasim Gül

HAİN SUÇLAMALARI

HAİN SUÇLAMALARI