Esas konuya girmeden önce; Diyanet İşlerinin yasalarla belirlenen işlevinin neler olduğuna bir göz atalım:

 

“Laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, İslam Dini'nin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek”

 

“Sürekli bilgi üretmek, bilgiyi toplumla paylaşmak ve güncel sorunlar hakkında yerinde ve zamanında açıklama yapmak.”

 

“Gerek AB ülkelerinde gerekse Türkiye'de var olan din anlayışları ve uygulamalarıyla ilgili tartışmaları yakından izlemek ve bu konuda Batı kamuoyuna sağlıklı bilgiler sunmak.”


Yukarıda özeti verilen; anayasa ile belirlenmiş Diyanet İşleri görev tanımı teoride çok güzel açıklanmış. 

 

Gelgelelim bizler ne hallerdeyiz:

 

*Müslüman Müslüman’ın kuyusunu kazıyor; hatta boğazını kesiyor,

 

*Şu zamanda; Cuma namazının rekât sayısı ve teravih namazının varlığı tartışılıyor. Din adamlarımız farklı, farklı düşünüyor, oruç derseniz bazılarınca tok tutucu haplarla şikeye dönüştürülüyor, gece ile gündüz ters çevrilerek; bazı oruçlular oruçlarını; gece uyanık, gündüz de gün boyunca uyuyarak geçiriyorlar.

 

*Bu çağda halen ölmüşlerden medet umuluyor; Allah yerine gidip onlara aracı olmaları için yalvarıp yakarıp ağlaşıyorlar,

 

*Din adamlarımız üçe, beşe bölünmüş; birinin dediğini biri kabul etmiyor, hatta bazı kuralları kökten reddedenleri bile var,

 

*Televizyonlarda mangalda kül bırakmayan bir kısım din adamları halkı dini konularda aydınlatmanın yanında bu vesileyle kaç kitap, kaç CD. Kaç dergi satarım reklamının derdine düşmüşler, 

 

*Bazılarınca; Arap gelenekleri; sure ve ayetlerin önüne geçmiş hatta onların yerine oturmuş,

 

*Dualar, sureler alınır, satılır hale getirilmiş ve sahte hocalar ortalarda cirit atıyor,

 

*İhtiyacı olmadığı halde Hz. Muhammet’e karizma yaratmak için sanki yanındaymış gibi olur olmaz örnekler veren bir kısım sözde hocalar var,

 

*Dördüncü çocuğunun da diğerleri gibi yüzde yüz özürlü doğacağı raporlarla tescillenen bir hamile kadına “Bu çocuğu aldırırsan günaha girersin” Diyanet de böyle diyor diye fetva verenlerimiz bile var. Siz hiç elli yaşına gelmiş konuşamayan ve elleri üzerinde yürüyemeye çalışan evlatları gördünüz mü?

 

 

*Cami yapımları; bazılarınca ibadet amacından ziyade bünyesinde işyeri yaratmak isteyenlerce adeta sektör haline getirilmiş ve camide para toplamanın cılkını çıkardılar.

 

*Bazı yerlerde ezan; camiye geç kalan siyasilere göre geç okunuyor ve Onca cemaatin zamanı çalınıyor. Bu kul hakkına girmiyor mu?

 

*Siyaset caminin içine kadar girmiş; fetvalar parti bildirilerini aratmıyor,

 

*Birtakım Cami minareleri menfaat uğruna sağlığa zararlı Baz İstasyonlarının mekânı olmuş,

 

*Malzemeden çalınan cami minarelerinin; şiddetli rüzgârlar sonucu cemaatin tepesine düşüp ölümcül kazalara neden olmakta,

 

*Büyücüler ve üfürükçüler; zavallı vatandaşa cahiliye dönemindeki gibi umutlar dağıtıyor,

*Kaldırım kitapları diye tanımlanan ve din adına abuk sabuk bilgiler içeren kitaplar yayınlanıp satılıyor,

*”Keşke deveyle gelseydik” diyen hacıların hac organizasyonuna olan tepkilerine; bir kısım hocaların sorunun kaynağını araştırmak yerine:“Eziyetli hac daha kutsaldır” ve/veya ”Allah sabrınızı deniyor”  diye verilen cevapları,

*Müslümanların halen bu yüzyılda kurban ibadetini nasıl yerine getirileceğini bilemediği ve bazılarının kurbanı tavuk ve hindi kesimine kadar indirdiğini; Diyanet İşleri Başkanlığı duymuş olmalı.

Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Toplumun din bilgisini merak ettim Diyanetin alo fetva hattına sık sorulan soruları araştırdım; aman Allah’ım ne cahillerimiz varmış. Öyle sorular var ki; buraya yazmayı uygun görmedim. Ne siz sorun ne de ben yazayım. Sanki yazının icat edilmediği ve okuma yazmanın da bilinmediği bir cahiliye döneminde yaşıyoruz.

 

Sonuç olarak maalesef toplumun Din Bilgisi çok zayıf. Yeni nesil ne durumda derseniz; Onlar birçok şeyden habersizler. Diyanet İşleri Başkanına sesleniyorum: Yukarıda sıraladığım olumsuzluklar doğrudan görev alanınıza giriyor. Lütfen bu konulara el atın; bunun için gerekli olanaklara fazlasıyla sahipsiniz.

 

Bugün Avrupa’da kiliselerin eğitici televizyon kanalları var bizde neden bu tip kanalların sayısı arttırılmıyor? Buradan yapacağınız yayınlarla halkımız din konusunda doğruyu bulacaktır. Dahası Din tacirlerinin de bu toplumda artık yeri olmayacaktır.   

 

İddia ediyorum yukarıda sıraladığım olumsuzluklar son bulsun İslam Din’i daha çok sevilecek ve daha da yücelecektir. Aksini düşünmek İslam Dini’ne yapılacak en büyük kötülük olacaktır.

 

Toplumun bir ferdi olarak diyeceğim O ki; “Diyanet İşleri Hallet Şu İşleri.”

 


25.04.2014 00:00:00

Doç.Dr.İbrahim Baykan

Diyanet İşleri Hallet Şu İşleri

Diyanet İşleri Hallet Şu İşleri